Anasayfa
Yazarlar
Turgut ÖZKUL
Yazı Detayı
Bu yazı 1982+ kez okundu.
FİRAVUN DÜZENİ
Firavun sözcüğü tarihi bir kişi adı olmaktan başka aynı zamanda kötü yürekli, acımasız ve hak anlayışından uzak adaletsiz kişileri anlatmada da kullanılan bir sözcüktür. ‘’Sen ne Firavunsun’’ cümlesi kişinin bu yönünü vurgular. ‘’Firavun düzeni’’ terimi ise düzenin kötü, acımasız ve adaletsiz olduğunu anlatır.
Tam da bu süreci yaşıyoruz aslında. Düzen, Firavun düzeni. Neden mi?
Firavun düzeninde Firavun, topluma ait bütün değerleri (din dâhil) değersizleştirir ve kutsallığını yok eder. Yerine kendisi ve kurallarını kutsallaştırır. Mülk (kişiye ait olan mal, taşınmaz) dokunulmazlığı yok olur. Artık o toplumda kişiye ait mal da yoktur. Yeni konulan kurallarla artık mülkün sahibi kutsal olan Firavun’ un ve yandaşlarınındır. Mal çeşitli hileli yollarla Firavun ve yandaşları tarafından ele geçirilir ve merkezi bir otorite kurularak baskı ve zulüm ile totaliter bir rejime adım adım geçilir. Artık o toplumda eleştiri yoktur. Sahip oldukları imkânı ve malı ellerinde tutmak için halka baskı uygulanır. Fişleme yapılır. Halk da kendi içinde din, ırk, mezhep ayrılıkları yaratılarak ayrıştırılıp birbirine düşman edilir. Faili meçhul ve yasa dışı olaylar çoğalır. İnsanlar daha az ücretle daha çok çalıştırılarak emek sömürüsü ile baskı altına alınır. İtiraz edenler aç kalma korkusu ile cezalandırılıp yola getirilir.
Firavun düzeninde halkın emeğinin ve ürettiklerinin de bir değeri yoktur. Bütün kurumlar ve bu kurumların başındaki karar vericiler, piyasa oluşturucu tefeciler bu adaletsiz düzenin gönüllü ya da zoraki elemanları haline getirildikleri için sistemin başındaki ‘’üst akıl’’ ne istiyorsa onu yaparlar. Eğer yapmazlarsa sistem tarafından aforoz edilip sistem dışına itilip, yalnızlaştırılırlar. Ellerindeki avuçlarındaki de alınır. Böylece halkın emeğinin/alın terinin üzerine çöreklenip, oturulur.
Halkın protesto etme, miting yapma, zulme karşı örgütlenme hakkı çeşitli hileli kanun ve uygulamalarla etkisiz hale getirilir. Buna rağmen toplumda oluşan karşıt görüşler ve kıpırdanmalar baskı ve korku yolu ile etkisizleştirilir. Herkes birbirinden korkar ve çekinir hale gelir, yalnızlaşır. Yalnızlaşan insan kendi kabuğuna çekilir. Toplumda varlığı ile yokluğu fark edilmez. Kolay yönetilir hale gelir. Bu da tam Firavun düzeninin isteğidir.
Eğitim sistemi sık sık yapılan değişikliklerle kalitesiz hale getirilir. Düşünebilen ve düşünce üretebilen insan yerine düzenin emir ve isteklerine sorgulamadan katlanabilen ve düzene karşı olmayan hatta benimseyip hiçbir şekilde çıkarına olmayan kendisini sömüren bu kokuşmuş düzeni savunan; duruşu olmayan, kişiliksiz insan modeli yaratılır. Cemaatler ve siyasallaşmış/yandaş din adamları ile bozulmuş dini telkinler verilerek Firavun düzeni sürekli beslenir, kemikleştirilir, kalıcı hale getirilir.
Artık herkes Firavun düzeninin başındaki ‘’üst akıl’’ın iki dudağı arasına bakar olur. Öyle ki o iki dudağın arasından çıkana hipnoz olmuş gibi odaklanan hatta çıkmadan onun adına racon kesen bir sürü yandaş/yalaka ortalığa dökülür. Öyle ki bu durum Firavun düzeninin kendi içinde bile sorun yaratır.
Adalet ise Firavun düzeninde hava, su, ekmek gibi her an aranılan ama bir türlü bulunamayan vazgeçilmez ama vazgeçmek zorunda kaldığımız bir değerdir artık. Adalet sadece düzenden yana olanlara hizmet veren bir kurum haline gelmiştir. Yandaşa var ama karşıt olana yoktur. Esasında adaletin tarafsızlığının lekelendiği; karşıt olana baskı, sindirme, korku aracı olarak kullanıldığı yerde devletin ruhu bedenini terk etmiştir. Görünen sadece cesedidir. Belli bir zaman sonra da kokmaya başlar.
Firavun düzeni, dik duruş gösteren omurgalı insanları sevmez. Zulme başkaldıranı da sevmez. İtiraz edenin başını ezmeye çalışır. Bu düzenin yandaşları kişiliksiz liyakat sahibi olmayan biatçılardır. ‘’Zulüm bizdense ben sizden değilim’’ diyerek kıyama kalkıp onurlu bir şekilde direnemezler. ‘’Zulüm bizdense ben zulümden yanayım’’ deyip çöreklendikleri yerde pisliklerinin üzerine oturup kalırlar.
Bu düzen ancak en büyük cihat olan nefsi ile mücadeleyi zaferle kazanarak ‘’Zulüm bizdense ben sizden değilim’’ diyebilen onurlu insanların direnişi ile yıkılabilecek bir düzendir.
Ekleme
Tarihi: 21 Ekim 2017 - Cumartesi
FİRAVUN DÜZENİ
Firavun sözcüğü tarihi bir kişi adı olmaktan başka aynı zamanda kötü yürekli, acımasız ve hak anlayışından uzak adaletsiz kişileri anlatmada da kullanılan bir sözcüktür. ‘’Sen ne Firavunsun’’ cümlesi kişinin bu yönünü vurgular. ‘’Firavun düzeni’’ terimi ise düzenin kötü, acımasız ve adaletsiz olduğunu anlatır.
Tam da bu süreci yaşıyoruz aslında. Düzen, Firavun düzeni. Neden mi?
Firavun düzeninde Firavun, topluma ait bütün değerleri (din dâhil) değersizleştirir ve kutsallığını yok eder. Yerine kendisi ve kurallarını kutsallaştırır. Mülk (kişiye ait olan mal, taşınmaz) dokunulmazlığı yok olur. Artık o toplumda kişiye ait mal da yoktur. Yeni konulan kurallarla artık mülkün sahibi kutsal olan Firavun’ un ve yandaşlarınındır. Mal çeşitli hileli yollarla Firavun ve yandaşları tarafından ele geçirilir ve merkezi bir otorite kurularak baskı ve zulüm ile totaliter bir rejime adım adım geçilir. Artık o toplumda eleştiri yoktur. Sahip oldukları imkânı ve malı ellerinde tutmak için halka baskı uygulanır. Fişleme yapılır. Halk da kendi içinde din, ırk, mezhep ayrılıkları yaratılarak ayrıştırılıp birbirine düşman edilir. Faili meçhul ve yasa dışı olaylar çoğalır. İnsanlar daha az ücretle daha çok çalıştırılarak emek sömürüsü ile baskı altına alınır. İtiraz edenler aç kalma korkusu ile cezalandırılıp yola getirilir.
Firavun düzeninde halkın emeğinin ve ürettiklerinin de bir değeri yoktur. Bütün kurumlar ve bu kurumların başındaki karar vericiler, piyasa oluşturucu tefeciler bu adaletsiz düzenin gönüllü ya da zoraki elemanları haline getirildikleri için sistemin başındaki ‘’üst akıl’’ ne istiyorsa onu yaparlar. Eğer yapmazlarsa sistem tarafından aforoz edilip sistem dışına itilip, yalnızlaştırılırlar. Ellerindeki avuçlarındaki de alınır. Böylece halkın emeğinin/alın terinin üzerine çöreklenip, oturulur.
Halkın protesto etme, miting yapma, zulme karşı örgütlenme hakkı çeşitli hileli kanun ve uygulamalarla etkisiz hale getirilir. Buna rağmen toplumda oluşan karşıt görüşler ve kıpırdanmalar baskı ve korku yolu ile etkisizleştirilir. Herkes birbirinden korkar ve çekinir hale gelir, yalnızlaşır. Yalnızlaşan insan kendi kabuğuna çekilir. Toplumda varlığı ile yokluğu fark edilmez. Kolay yönetilir hale gelir. Bu da tam Firavun düzeninin isteğidir.
Eğitim sistemi sık sık yapılan değişikliklerle kalitesiz hale getirilir. Düşünebilen ve düşünce üretebilen insan yerine düzenin emir ve isteklerine sorgulamadan katlanabilen ve düzene karşı olmayan hatta benimseyip hiçbir şekilde çıkarına olmayan kendisini sömüren bu kokuşmuş düzeni savunan; duruşu olmayan, kişiliksiz insan modeli yaratılır. Cemaatler ve siyasallaşmış/yandaş din adamları ile bozulmuş dini telkinler verilerek Firavun düzeni sürekli beslenir, kemikleştirilir, kalıcı hale getirilir.
Artık herkes Firavun düzeninin başındaki ‘’üst akıl’’ın iki dudağı arasına bakar olur. Öyle ki o iki dudağın arasından çıkana hipnoz olmuş gibi odaklanan hatta çıkmadan onun adına racon kesen bir sürü yandaş/yalaka ortalığa dökülür. Öyle ki bu durum Firavun düzeninin kendi içinde bile sorun yaratır.
Adalet ise Firavun düzeninde hava, su, ekmek gibi her an aranılan ama bir türlü bulunamayan vazgeçilmez ama vazgeçmek zorunda kaldığımız bir değerdir artık. Adalet sadece düzenden yana olanlara hizmet veren bir kurum haline gelmiştir. Yandaşa var ama karşıt olana yoktur. Esasında adaletin tarafsızlığının lekelendiği; karşıt olana baskı, sindirme, korku aracı olarak kullanıldığı yerde devletin ruhu bedenini terk etmiştir. Görünen sadece cesedidir. Belli bir zaman sonra da kokmaya başlar.
Firavun düzeni, dik duruş gösteren omurgalı insanları sevmez. Zulme başkaldıranı da sevmez. İtiraz edenin başını ezmeye çalışır. Bu düzenin yandaşları kişiliksiz liyakat sahibi olmayan biatçılardır. ‘’Zulüm bizdense ben sizden değilim’’ diyerek kıyama kalkıp onurlu bir şekilde direnemezler. ‘’Zulüm bizdense ben zulümden yanayım’’ deyip çöreklendikleri yerde pisliklerinin üzerine oturup kalırlar.
Bu düzen ancak en büyük cihat olan nefsi ile mücadeleyi zaferle kazanarak ‘’Zulüm bizdense ben sizden değilim’’ diyebilen onurlu insanların direnişi ile yıkılabilecek bir düzendir.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.