Çanakkale Haber

Uzman Sosyolog Ömer YILDIZ
Köşe Yazarı
Uzman Sosyolog Ömer YILDIZ
 

TÜRK POLİSİ

Teğmenliğimde Samsun’da polis okuluna derse girerdim. Subaylık yıllarımda emrime birçok polis ve komiser yardımcısı asker olarak geldi. Emrimde askerlik yapan polis gençlere her zaman yardımcı olmaya sahip çıkmaya çalıştım. Fakat polislerle asayiş ve  diğer adli olaylarda birlikte görev yapmadım. Öyle ki otuz yaşına kadar polislerle hiç işim olmadı. Hiçbir şekilde karşı karşıya gelmedim. Birlikte hiç çalışmadım. Ta ki İstanbul’a Beşiktaş İnzibat Bölük Komutanı olana kadar. Askeri İnzibatlar polis teşkilatı ile hemen hemen her gün birçok asker vakıa nedeniyle işbirliğine girerler. Mesela inzibat subaylığım esnasında Beyoğlu, Karaköy, Beşiktaş, İstinye, Sarıyer vs. Polis karakolları ile her gün birlikte çalıştık. İnzibat olunca asker kişilerin işledikleri suçlarda adli işlemlerini bizler yürütürdük. Polis asker kişileri yakalayınca bizi arar biz de gider teslim alırdık. Çok fazla acılı tatlı hadisler yaşadım. Başımıza birçok enteresan olaylar geldi. Çok tecrübeler edindik. Sonraki yıllarda olağanüstü hal bölgelerinde görev yaparken sürekli olarak polislerle temasımız sürüp gitti. Bir şark görevinde jandarma tabur komutanı oldum. Tabur komutanıyken habercim ve korumam askerliğini yapmaya gelmiş bir vatan evladı polis memuruydu. Bir yerde çatışmaya girdiğimizde beni korumak için göğsünü bana siper etmeye kalktığına şahit olunca kendisine “evladım ne yapıyorsun? Kendini koru” dediğimde gayet ne şekilde “komutanım siz işinize bakın. Ben tabur komutanını koruyamadı dedirtmem” dedi. Ona benim için canını feda ettirecek kadar hiçbir maddi katkım yoktu. Ben jandarma tabur komutanıydım. O da vatan görevini yapmaya gelmiş yiğit bir Türk evladıydı. Vazifesinin gereğini yapan bilinçli askerlik vazifesini yapmaya gelmiş şerefli bir Türk polisiydi. Hâlâ daha görüşürüm.. Emrimde askerlik yapan bütün polis memurlarının hemen hemen hepsinin çok büyük kahramanlıklarını gördüm. Sokakta vazife yapan polislerin de büyük çileler çekerek halkın güvenliğini sağlamaya çalıştığını da iyi bilirim. 1990’lı yıllarda geçim derdine düşmüş, ayakkabısının altı delinmiş polisleri çok gördüm. Gece demden gündüz demeden, çok ama çok ağır şartlarda görev yaptıklarına yüzlerce kere şahit olmuşluğum vardır. Hoş bir hadise olması bakımından bir anımı da anlatmadan geçemeyecğim. Bir gün İstanbul’da Taksim Meydanında Atatürk Kültür Merkezinde görevde iken gençlerin polislere polislerinde gençlere sertçe baktıklarına şahit olmuştum. Polisleri genelde tanıyordum. Onların ruh hallerine empati yapabiliyordum. Gençler ise bildik gençlerdi. İçi fıkır fıkır kaynayan üniversiteli gençleriydi. Üniversitelilerin yanlarına gidip on- on beş dakika sohbet ettim. Aslında orada görev yapan polislerle gençler arasında yaşam tarzlarında ve dünyaya bakışlarında hiçbir fark yoktu. Çünkü hepsi de pırıl pırıl Türk gençleriydi. Yarım saat sonra gençlerle polisleri bir şekilde yan yana getirip sohbet etmeleri sağladım. Bir müddet sonra genç polislerimizle üniversiteli gençler arasında öyle koyu bir sohbet başladı ki yanlarından ayrılıp gittiğimde, gittiğimi farkına bile varmadılar. Sonraki zamanlarda bu gençlerin arkadaş oluklarını ve görüştüklerini de öğrenmiştim. Şimdilerde polisin çalışma koşularını ve psikolojilerinin durumun ne olduğunu bilmiyorum. Ama şunu biliyorum. Uzun süredir birçok branştan üniversite mezunu genç insanın polislik mesleğini seçtiğini konuştuğum birkaç polis arkadaştan öğrendim. Bugünlerde son tutuklamalar sonrasında sokaklarda başlayan halk gösterilerinde ne yazık ki polislerimizle özellikle üniversite gençliğinin karşı karşıya geldiğini görüyorum. Ellerindeki kalkanlarının arkasında büyük bir disiplin içerinde görev yapan gencecik polis memurlarını bedenleriyle oluşan barikatların hemen önünde eski zamanlarda olmayan şekilde üniversite gençliğinin daha insancıl gösteriler yaptığını izliyorum. Eminim ki polislerimizle sokaklarda eylem yapan üniversite gençliği arasında iletişim kurulsa hep birlikte el ele harika vakit geçirirler. Tüm gösteriler, demokrasimize yakışır şekilde, barışçıl şekilde kırmadan dökmeden sona erer. Hiç kimse unutmamalıdır ki; polislerimiz kendilerine verilen emirleri yerine getirmek zorunda olan devletin demir elidir. Hatırladığım kadarıyla 2023 yılında o zamanın Çanakkale Emniyet Müdürü Selim Arıcı,  öğrenci yurtlarında meydana gelen asansör kazasının protesto etmek üzere meydanlara inen ve gösteri yapan ÇOMÜ öğrencileri için yolları açtırmış, öğrencilere polisin müdahale etmemesi talimatını vermiş ve sonrasında da öğrencileri çevik kuvvet otobüsleriyle yurtlarına göndermişti. Şunu da biliyoruz ki her türlü terör örgütü veya yasadışı örgüt militanları veya provokatörleri vatandaşların veya gençliğin masum demokratik eylemlerini sabote etmek üzere halkın aralarına sızarak aşırı taşkınlık yaparak halkımızla  polisimizi karşı karşıya getirebilirler. İşte son olaylarda böylesi bir durum yaşanmıştır. Polisin üzerine asit şişesi atacak kadar düşmanca eylem kalkışanlar olmuştur. Biz Türk halkıyız. Polisler de bizim evladımız sokaklarda en masum demokratik haklarını kullanan gençlerde bizim evladımız. Dolayısı ile daha hoş görülü davranmak öncelikle polisimizin ve sonrasında da halkımızın görevidir.  Halkımız ve özellikle gençlerimiz provokatörlere karşı çok dikkatli olmalıdır.
Ekleme Tarihi: 25 Mart 2025 - Salı
Uzman Sosyolog Ömer YILDIZ

TÜRK POLİSİ

Teğmenliğimde Samsun’da polis okuluna derse girerdim.

Subaylık yıllarımda emrime birçok polis ve komiser yardımcısı asker olarak geldi.

Emrimde askerlik yapan polis gençlere her zaman yardımcı olmaya sahip çıkmaya çalıştım.

Fakat polislerle asayiş ve  diğer adli olaylarda birlikte görev yapmadım.

Öyle ki otuz yaşına kadar polislerle hiç işim olmadı.

Hiçbir şekilde karşı karşıya gelmedim.

Birlikte hiç çalışmadım.

Ta ki İstanbul’a Beşiktaş İnzibat Bölük Komutanı olana kadar.

Askeri İnzibatlar polis teşkilatı ile hemen hemen her gün birçok asker vakıa nedeniyle işbirliğine girerler.

Mesela inzibat subaylığım esnasında Beyoğlu, Karaköy, Beşiktaş, İstinye, Sarıyer vs. Polis karakolları ile her gün birlikte çalıştık.

İnzibat olunca asker kişilerin işledikleri suçlarda adli işlemlerini bizler yürütürdük. Polis asker kişileri yakalayınca bizi arar biz de gider teslim alırdık.

Çok fazla acılı tatlı hadisler yaşadım.

Başımıza birçok enteresan olaylar geldi.

Çok tecrübeler edindik.

Sonraki yıllarda olağanüstü hal bölgelerinde görev yaparken sürekli olarak polislerle temasımız sürüp gitti.

Bir şark görevinde jandarma tabur komutanı oldum.

Tabur komutanıyken habercim ve korumam askerliğini yapmaya gelmiş bir vatan evladı polis memuruydu.

Bir yerde çatışmaya girdiğimizde beni korumak için göğsünü bana siper etmeye kalktığına şahit olunca kendisine “evladım ne yapıyorsun? Kendini koru” dediğimde gayet ne şekilde “komutanım siz işinize bakın. Ben tabur komutanını koruyamadı dedirtmem” dedi.

Ona benim için canını feda ettirecek kadar hiçbir maddi katkım yoktu. Ben jandarma tabur komutanıydım. O da vatan görevini yapmaya gelmiş yiğit bir Türk evladıydı. Vazifesinin gereğini yapan bilinçli askerlik vazifesini yapmaya gelmiş şerefli bir Türk polisiydi. Hâlâ daha görüşürüm..

Emrimde askerlik yapan bütün polis memurlarının hemen hemen hepsinin çok büyük kahramanlıklarını gördüm. Sokakta vazife yapan polislerin de büyük çileler çekerek halkın güvenliğini sağlamaya çalıştığını da iyi bilirim.

1990’lı yıllarda geçim derdine düşmüş, ayakkabısının altı delinmiş polisleri çok gördüm.

Gece demden gündüz demeden, çok ama çok ağır şartlarda görev yaptıklarına yüzlerce kere şahit olmuşluğum vardır.

Hoş bir hadise olması bakımından bir anımı da anlatmadan geçemeyecğim.

Bir gün İstanbul’da Taksim Meydanında Atatürk Kültür Merkezinde görevde iken gençlerin polislere polislerinde gençlere sertçe baktıklarına şahit olmuştum. Polisleri genelde tanıyordum. Onların ruh hallerine empati yapabiliyordum. Gençler ise bildik gençlerdi. İçi fıkır fıkır kaynayan üniversiteli gençleriydi. Üniversitelilerin yanlarına gidip on- on beş dakika sohbet ettim. Aslında orada görev yapan polislerle gençler arasında yaşam tarzlarında ve dünyaya bakışlarında hiçbir fark yoktu. Çünkü hepsi de pırıl pırıl Türk gençleriydi. Yarım saat sonra gençlerle polisleri bir şekilde yan yana getirip sohbet etmeleri sağladım. Bir müddet sonra genç polislerimizle üniversiteli gençler arasında öyle koyu bir sohbet başladı ki yanlarından ayrılıp gittiğimde, gittiğimi farkına bile varmadılar. Sonraki zamanlarda bu gençlerin arkadaş oluklarını ve görüştüklerini de öğrenmiştim.

Şimdilerde polisin çalışma koşularını ve psikolojilerinin durumun ne olduğunu bilmiyorum.

Ama şunu biliyorum. Uzun süredir birçok branştan üniversite mezunu genç insanın polislik mesleğini seçtiğini konuştuğum birkaç polis arkadaştan öğrendim.

Bugünlerde son tutuklamalar sonrasında sokaklarda başlayan halk gösterilerinde ne yazık ki polislerimizle özellikle üniversite gençliğinin karşı karşıya geldiğini görüyorum. Ellerindeki kalkanlarının arkasında büyük bir disiplin içerinde görev yapan gencecik polis memurlarını bedenleriyle oluşan barikatların hemen önünde eski zamanlarda olmayan şekilde üniversite gençliğinin daha insancıl gösteriler yaptığını izliyorum.

Eminim ki polislerimizle sokaklarda eylem yapan üniversite gençliği arasında iletişim kurulsa hep birlikte el ele harika vakit geçirirler. Tüm gösteriler, demokrasimize yakışır şekilde, barışçıl şekilde kırmadan dökmeden sona erer.

Hiç kimse unutmamalıdır ki; polislerimiz kendilerine verilen emirleri yerine getirmek zorunda olan devletin demir elidir.

Hatırladığım kadarıyla 2023 yılında o zamanın Çanakkale Emniyet Müdürü Selim Arıcı,  öğrenci yurtlarında meydana gelen asansör kazasının protesto etmek üzere meydanlara inen ve gösteri yapan ÇOMÜ öğrencileri için yolları açtırmış, öğrencilere polisin müdahale etmemesi talimatını vermiş ve sonrasında da öğrencileri çevik kuvvet otobüsleriyle yurtlarına göndermişti.

Şunu da biliyoruz ki her türlü terör örgütü veya yasadışı örgüt militanları veya provokatörleri vatandaşların veya gençliğin masum demokratik eylemlerini sabote etmek üzere halkın aralarına sızarak aşırı taşkınlık yaparak halkımızla  polisimizi karşı karşıya getirebilirler.

İşte son olaylarda böylesi bir durum yaşanmıştır. Polisin üzerine asit şişesi atacak kadar düşmanca eylem kalkışanlar olmuştur.

Biz Türk halkıyız.

Polisler de bizim evladımız sokaklarda en masum demokratik haklarını kullanan gençlerde bizim evladımız. Dolayısı ile daha hoş görülü davranmak öncelikle polisimizin ve sonrasında da halkımızın görevidir.  Halkımız ve özellikle gençlerimiz provokatörlere karşı çok dikkatli olmalıdır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.