Bugün Bayram
Bugün Bayram
Daha nice güzel günlere ve daha nice bayramlara
Daha nice güzel günlere ve daha nice bayramlara
Çocukluktan emekli olduğum güne kadar her bayram ayrı bir heyecandı.
Annem ve babam her bayram hepimize bir şeyler alırdı.
Aslında her bayram eksikliklerimizin bir parçada olsa giderilmesiydi.
Ya eskiyen bir ayakkabıyı, gömleği, veya küçük gelen bir pantolon veya ceketin yenisini almaktı.
Bayram sabahına ellerimiz kınalı uyanırdık. O gece ellerimiz kınalanır, yatağa girmeden önce ellerimizi ya eşarpla veya en azından bir çoraplar sarılır sarmalanırdı. Amaç yatak yorgan batmasındı.
Abim ve babam bayram namazı için erkenden mahalle camiine gider arkalarından koşa koşa yetişmeye çalışırdık. Bayram namazı kılına kadar caminin civarında oyalanır ve bayram sonrası mahalle bayramlaşmasına da katılırdık.
Mahalleye el öpemeye çıktığımızda kimi şeker verirdi, kimi de yirmi beş kuruş para.
Çayımız gaz ocağında kaynar, yemeğimiz yer sofrasında yenir, aydınlanmamız lüx veya gaz lambasında olurdu. Kış mevsiminde kuzine soba her şeyimizdi.
O yıllardan bu yıllara geleli onlarca yıl geçti.
Belki yoksulluğumuz yoksunluğumuz diz boyuydu,
Çamur çökek yollarda yürürdük,
Bir sırada üç çocuk otururduk sınıfta.
Belki saklambaç, yakar top oynar, topaç çevirdik, patlak bir lastik top peşinde kan ter içinde koştururduk ama hem çocuklar olarak bizler ve hem de büyüklerimizin gözlerinden sevinç yüzlerinden mutluluk eksik olmazdı.
Her şeyden önemlisi de geleceğe dair umutlarımız vardı.
Devletimize güvenirdik.
Siyasetin en yozlaştığı yıllar da dahi siyasi liderlerin dilinde konuşma üslubunda nezaket vardı. Kin öfke sesleri, vatandaşa yönelik garez ithamları olmazdı.
Ama zaman zaman da şunu hep yaşadık.
Ne zamanki devlet ve devlet adamları siyasetçinin kontrolüne girerse,
Devlet ne zaman partizanlaşırsa ülke de anarşinin, hayat pahalılığının, adam kayırmanın, rüşvetin, yolsuzluğun artığını, enflasyonun, stokçuluğun artığını,
Devletin uzun süre iki yakasının bir araya gelmediğine şahit olurduk. Doğal olarak da devlet böyle olunca emeği ile geçinen halk yığınları da rezil bir hayat mahkum olurdu.
Siyasetçilerin aralarındaki kavga arttıkça huzursuzlukları sokaklara taşmaya başlar ve toplumun parçalanmaya çatırdamaya başladığına şehit olurduk.
Bilirdik ki; halk fakirleştikçe halkı idare etmeye soyunan kimi siyasetçiler ve yandaşları zenginleşirdi. Hatta bazıları öyle arsız olurlardı ki zenginliklerini gözümüzün içine sokarlardı.
Yine bilirdik ki; siyasetçileri kendilerinin, çoluk çocuğunun, çevresinin lüks ve saltanat içinde yaşamaya başlamasıyla birlikte devletin kaynaklarının halkın yerine siyasetçilerin veya yandaşlarının cebine akıttığını konuşurduk.
Yargının siyasallaştığı yıllarda devlette düzen kalmazdı.
Oysaki biz ülkemiz altın tepsi gibi yurt olduğunu,
Vatan topraklarımızın Halil İbrahim sofrası gibi bereketli,
Dağlarımızın her birinin gizli bir hazine sandığı,
Cennet diye tarif edilen yerin esasında Anadolu olduğunu bilenlerdeniz.
Halkımız ise tam bir cennetlik insanlar topluluğudur. Ekmeğini böler paylaşır, canını çekinmeden vatanına feda edecek kadar gözü pektir.
İşte böyle bir ülkenin insanlarıyız.
Küskünler barışsın,
Zorda kalmışlara üç beş kuruş yardım etmiş olanlar borçlarını siliversin.
Devletimizin aklı fikri halkın mutluluğu ve refahı olsun.
Siyaset sadece kendi mecrasında yapılsın.
Siyasetçilerimiz demokrasinin önünü açmak için, halkın daha özgür ve mutlu yaşaması için toparlayıcı dil kullansın.
En önemlisi de;
Çocuklarımız sevinsin,
Çocuklarımız, gençlerimiz umutlarını yitirmesin.
Çocuklarımızı geleceği karartılmasın.
Çocuklarımızın canı yamasın.
Çocuklarımızın umudu tükenmesin.
Çocuklarımız bizim geleceğimizdir.
Benim için umut da gelecek de Atatürkçü düşüncelerdedir.
Benim için en güzel bayramlar, Atatürk Türkiye’sinde yaşanır.
Sonuçta bugün bayram.
Bu memleket bizim,
Bu devlet bizim,
Ama bu hayatta bizim.
Daha nice güzel günlere ve daha nice bayramlara
Kardeşçe, dayanışma işinde dostça el ele.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.